Gönderen Pinkfreud / 28 Mart 2011 Pazartesi / 13 Comments / yazı , ygs 2011 , ygsdeki fil
Yazı: Bir YGS Masalı
Babam ve ben, ortada somut hiçbir hedefimiz bulunmazken, biraz kendimizi denemek, biraz da can sıkıntısından bu sene üniversite sınavına girmeye karar verdik. Zaten olayın ciddiyeti diyaloglarımızdan da anlaşılıyordu.
- Yarın sabah kaçta çıkarız baba?
- Yarın sabah kaçta çıkarız baba?
Soru kitapçıkları için harcanan kağıda, ağaçlara yazık diye düşünsem de, bugün sınava giren milyonlarca insandan birisi de ben oldum nihayetinde.
Sabah kalkıp sınava gitmek de kolay olmadı tabii. Telefonların saatleri kendini otomatik olarak ileri alınca bir saat erkenden baba kız dikildik ayağa. Dijital felaket dedikleri şey bu mu bilmem ama benim beynimde o an bir kaç devre yandı bile. Evdeki bütün saatler 9’u gösterirken saatin aslında 8 olduğuna inanmakta sabah sersemliğiyle epey bi zorlandım.
Bir kadın boş vakti olursa ne yapar, yapacak hiçbir şey bulamazsa makyajını yapar. 17-18 yaş grubu insanlarla sınava gireceğimi unutup, vakti de bol bulunca abarttıkça abartmışım süslenme işini. Fönlü saçlar, kırmızı rujlar, ojeler falan derken bir baktım kendime aynada, esmer tenli ama sarı saçlı, manava giderken bile kırıtan varoş güllerine dönmüşüm.
(Kardeşim şekerleri yediği için ancak iki tanesini görüntüleyebildim, yoksa kişi başı 3'er şeker vardı.)
* Önümde oturan kız sanırım sınıfının, hatta okulun belki de dünyanın en inek kızıydı. Sınav giriş kağıdı ve kimlik yeterliyken, sınava giriş için yatırdığı ücretlerin banka dekontları, vesikalık fotoğraf, iki şişe su, bir paket peçete ile oturmuş soruların dağıtılmasını bekliyordu. Zaten sınav bittiğinde yerinden kalkmadı bile. Niyeyse?
* Sınava başvururken webcam ile çekilen, korkunç, vesikalık fotoğrafı sınav kitapçığının üzerinde görünce ufak çaplı bir kalp krizi geçiriyordum. Vesikalık denen şey zaten çirkin, bu alalacele çekilen şeyler daha da çirkin. Koca kitapçığın üzerinde tabak gibi kafamı görünce bütün motivasyonum kaçtı gitti uzaklara.
* Bir adet fazla neşeli hafif şişman bir ergen arkadaşla göz göze geldim giriş için beklerken. Bir grup arkadaşıyla kapının önünde sohbet ediyordu. “Arkadaşlar Esra hoca benim için geldi hiç üzerinize alınmayın.” “Çıkınca bunu feyse yazıcam abi.” diye ukala ukala konuşurken tişörtünde “Bizi bu üç harfliler bitirdi lgs lys öss ogs” falan yazdığını görüp polis kontrolüne teslim ettim kendimi.
* Biz o tahta sıralarda nasıl oturmuşuz senelerce inanamadım. 2 saat oturdum bel fıtığı oluyordum neredeyse. Nasıl rahatsız, nasıl konforsuz. Milli Eğitim Bakanı olduğumda sinema koltuğu gibi koltuklar yaptıracağım her sınıfa, söz.
* O hengamede sıraya adımı kazımayı da ihmal etmedim. Bildiniz, vücut yaşım 23, beyin yaşım 8.
* Sorular zor muydu kolay mıydı anlayamadım. Karşıma ne çıkacağını bilmediğimden yorum yapamıyorum. Her çıkan “Abi matematik neydi öyle” dediğine göre zordu sanırım. Yıllar sonra sayı doğrusu çizip, parmak hesabıyla bir kaç soru çözmedim de değil hani.
* Bunlar da babamın iki ucu açılmış kalemleri. Sınavda ucu kırılır da kalem açmakla vakit kayberdemiş diye hepsini hazır etmiş. Tam bir asker kafası.
* Çıkışta okulun bahçesinin duvarlarına veliler Oscar töreninde kırmızı halıyı izleyen gazeteciler gibi dizilmiş bekliyorlardı. Kalabalığa gülümseyip el sallamak istediysem de yapmadım.
* Ebeveynler çocukları için en doğruyu istiyor olabilir de, daha okulun kapısından çıkıp sevinçle “Oh bee.” diyen çocuğa “daha dur LYS var sırada.” diyen bir anneyi görünce okuluna da, diplomasına da, üniversitesine de diye sövmek geldi içimden.
* Babam sınavdan çıkar çıkmaz “Süre yetmedi yaa.” diye söylendi. Kazık kadar adama hiç yakıştıramadım.
Hayat hepimiz için bir yarış belki de ve bu sınav da o yarışın etaplarından biriydi. Benim için sabah erken kalkmak dışında son derece eğlenceli bir gündü. Bazı insanlar böyle yarışları istese de önemsemiyor belki de.
Fakat yine de, okulun bahçesinde umutla bekleyen velileri görünce, terleyerek soruları hızlı hızlı çizen çocukları görünce herkesin kendilerini hayallerine ulaştıracak okula bir adım daha yaklaşmasını diledim. Velilerin hayallerinin değil ama, kendi hayallerinin...
Etiketler:
yazı,
ygs 2011,
ygsdeki fil
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
13 yorum:
Okurken sınava girdiğim ve yaşadığım o hengameyi hissettim arkadaş. Çok sıcak ve çok samimi olmuş. Ellerine sağlık
bende 2007de girdikten sonra tekrar girmeye karar verdm belki seneye girerim. aynen böyle gözlemlerimi yazasım geldi.
ailenle olan ilişkine çok özendim bu yazıdan sonra
Uzun yazılarını özlemişiz. Arayı bu kadar açma bir dahakine.
Ben de sınavlı günleri geride bıraktım diyecek olsam bile önümde ALES var belki ilerde toefl:)
Sürekli sınava giriyoruz. Üniversite giriş sınavının önce kitapçıktaki bölüm sayısı arttı. Ardından sınav sayısı da arttırıldı, aşamalı oldu sınavlar. Öğrenciler daha çok dersanelere yönleniyor. Yıllardır oturtulamayan bir sistem!
sınava giren mimimum 18 yaşında ergen tripleri her şeyi doğru da yalnız o yaşta çatallı erkek sesi yoktu yahu. ortaokuldaydı onlar.
İbretlik bir paylaşım, eline sağlık :)
etkileyici ve sürükleyici bir yaazma yeteneğin var. gerçekten hayranım sana pinkfreud. süpersin.
Babayla birlikte sınava girmek. Ne sevimli.. :)
obez arkadaş ben değildim ama ben de olabilirdim tek eksiğim yanımda arkadaşım yoktu ama içimden bunları twittera yazarm abi beni kimse tutamaz telefon neden yok diye ukala ukala etrafa baktım :D
YGS fili resim benim eserim çok ilginç buraya kadar nasıl geldiyse :D ETHEM CEREN
Benim annem kalemin iki ucunu açmama izin vermiyo gözüme girermiş asdfjkl
Yorum Gönder