Gönderen Pinkfreud / 26 Temmuz 2010 Pazartesi / 30 Comments / yazı
İçimizdeki Düşman: Sevgilinin Annesi
Bir kadının içindeki nefret duygusunu yok edemezsiniz. Bu nefret bazen beğendiği, ancak numarasını bulamadığı bir ayakkabıya, bazen indirim gününde iki beden büyük gelen badiye ama genellikle sevgililerin eski sevgililerine patlar. Ancak bu nefret patlamalarını çok daha hakeden biri vardır, bu hengamede görülmez. İçimizdeki düşman; Sevgilinin Annesi.
Adamın geçmişini deşmekten aslında dününe, bugününe, yarınına sonsuza kadar hükmedecek tek kadını görmezden geldik. Ne kadar büyük bir hata! Ve bu hata ileride nasıl başımıza patlıyor, sonraki günlerde anladık. Aslında bir ilişkide en büyük dönüm noktası ne ilk öpüşme, ne de ilk yatak macerası. Esas sevgilinin annesiyle tanışmak mesele. Sevgilin seni hayatındaki insanların hayatına dahil ediyor bir şekilde tanıştırarak çok güzel, annesi de bu insanlardan biri. Fakat nemrut mendebur kadın sizi en baştan sevmemeye programlanmış oluyor. Siz bakmayın o yalandan "ah evladım, kızım hoşgeldin" kandırmacalarına. İş biraz ciddileşsin, o laflar anında "bula bula buna mı buldun" olur. Kadıncağız da kendince haklı tabi, zaten sevgiyi paylaşmak zor, bir de evladını, en sevdiği insanı paylaşıyor kadın. Bizler anne değiliz, nereden bilelim?
İşte bu kadınlardan bir tanesiyle istemeyerek, mecburiyetten tanıştım. Aksi gibi sevgilimin hasta olduğu bir gündü hem de. Hasta dediğim de burnu akıyor. Ateşi de en fazla 37.5 Ama bizimki yerlerde sürünüyor her erkek gibi iki gram ateşe, annesi de oğlunun zatürre başlangıcı olduğuna kendini inandırmış, "vah vah vah" diyor başka bir şey demiyor. Kadın gidene kadar “tavşanlar gibi seviştiniz, oğlumu terletip hasta ettin” der gibi baktı gözlerimin içine. "Senin oğlun halı saha maçı diye gebermese bunlar olmayacaktı" diyemiyorum tabi, ağzının ortasına terliği atamıyorum tabii, nerden atacağım, lord oğlu, kont oğlu hasta. Kraliyetin sonu tükenecek çünkü oğlu nezle olduğu için, o derece üzgün, o derece yasta.
İnsanın eli kolu bağlanıyor o anda. Nasıl davranacağını da kestiremiyor. Kendimi anasına sevdirip kaleyi içten fethedeyim desen, kadınla biraz sohbet edeyim desen, yaşlı başlı kadınla ne paylaşacaksın? O sana mercimekli köftenin püf noktalarını anlatacak, sen balenli sütyenin mucizelerini.
Tabii adamların anneleriyle olan ilişkileri de önemli. Bu bir klasiktir ama söylemesem de olmaz; anne lafı dinleyen adamdan hemen kaç, koşarak uzaklaş, arkana bile bakma. Gizli bir güçleri mi var bu oğlan analarının nedir bilmem uzaktan kumandayla, tek bir laflarıyla, bakışlarıyla yönetiyorlar bunları. Sevgili değil japon malı robotlar adeta, sadece annelerinin sesine tepki veriyorlar.
En güzeli soğuk İngiliz prensesi gibi olmak. Madem oğulları kraliyet ailesi mensubu, ben de o aileye layık bir gelin olurum, burnumdan kıl aldırtmam, ağzımdan kerpetenle laf alırlar.
Ama adam hala halı saha ayakkabısının yerini bana soruyor. Bir prensese bir eşyanın yeri sorulur mu, pis köle.
Adamın geçmişini deşmekten aslında dününe, bugününe, yarınına sonsuza kadar hükmedecek tek kadını görmezden geldik. Ne kadar büyük bir hata! Ve bu hata ileride nasıl başımıza patlıyor, sonraki günlerde anladık. Aslında bir ilişkide en büyük dönüm noktası ne ilk öpüşme, ne de ilk yatak macerası. Esas sevgilinin annesiyle tanışmak mesele. Sevgilin seni hayatındaki insanların hayatına dahil ediyor bir şekilde tanıştırarak çok güzel, annesi de bu insanlardan biri. Fakat nemrut mendebur kadın sizi en baştan sevmemeye programlanmış oluyor. Siz bakmayın o yalandan "ah evladım, kızım hoşgeldin" kandırmacalarına. İş biraz ciddileşsin, o laflar anında "bula bula buna mı buldun" olur. Kadıncağız da kendince haklı tabi, zaten sevgiyi paylaşmak zor, bir de evladını, en sevdiği insanı paylaşıyor kadın. Bizler anne değiliz, nereden bilelim?
İşte bu kadınlardan bir tanesiyle istemeyerek, mecburiyetten tanıştım. Aksi gibi sevgilimin hasta olduğu bir gündü hem de. Hasta dediğim de burnu akıyor. Ateşi de en fazla 37.5 Ama bizimki yerlerde sürünüyor her erkek gibi iki gram ateşe, annesi de oğlunun zatürre başlangıcı olduğuna kendini inandırmış, "vah vah vah" diyor başka bir şey demiyor. Kadın gidene kadar “tavşanlar gibi seviştiniz, oğlumu terletip hasta ettin” der gibi baktı gözlerimin içine. "Senin oğlun halı saha maçı diye gebermese bunlar olmayacaktı" diyemiyorum tabi, ağzının ortasına terliği atamıyorum tabii, nerden atacağım, lord oğlu, kont oğlu hasta. Kraliyetin sonu tükenecek çünkü oğlu nezle olduğu için, o derece üzgün, o derece yasta.
İnsanın eli kolu bağlanıyor o anda. Nasıl davranacağını da kestiremiyor. Kendimi anasına sevdirip kaleyi içten fethedeyim desen, kadınla biraz sohbet edeyim desen, yaşlı başlı kadınla ne paylaşacaksın? O sana mercimekli köftenin püf noktalarını anlatacak, sen balenli sütyenin mucizelerini.
Tabii adamların anneleriyle olan ilişkileri de önemli. Bu bir klasiktir ama söylemesem de olmaz; anne lafı dinleyen adamdan hemen kaç, koşarak uzaklaş, arkana bile bakma. Gizli bir güçleri mi var bu oğlan analarının nedir bilmem uzaktan kumandayla, tek bir laflarıyla, bakışlarıyla yönetiyorlar bunları. Sevgili değil japon malı robotlar adeta, sadece annelerinin sesine tepki veriyorlar.
En güzeli soğuk İngiliz prensesi gibi olmak. Madem oğulları kraliyet ailesi mensubu, ben de o aileye layık bir gelin olurum, burnumdan kıl aldırtmam, ağzımdan kerpetenle laf alırlar.
Ama adam hala halı saha ayakkabısının yerini bana soruyor. Bir prensese bir eşyanın yeri sorulur mu, pis köle.
Etiketler:
yazı
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
30 yorum:
çok iyi
Ahaha son cümleye çok güldüm :))
Dünya'da en iyi en güçlü en en en olan sadece oğullarıymış gibi davranmıyorlar mı bende o zaman çıldırıyorum.
So tell the boys, Pink Freud is back in town :)
Off bende tanıştım sevgilimin ailesile ve beni hiç sevmediler.Kendimi sevdirmek için didindim durdum ama sevgilim hep onların lafını dinledi.Oğullarını bu kadar karakter yoksunu yetiştirdikleri için sevmiyorum oğlan annelerini..
Kitabın ne zaman çıkıyooo?
al benden de o kadar ya! :) http://shamamciyan.blogspot.com/2008/11/anasna-bakp-kzn-alrken-ayn-eyi-oullar.html
bi de "benim oğlum herşeyin en iyisine layık, sen onun için en iyisi değilsin ama idare edicez artık" bakışı vardır..ne zaman kafayı sana çevirse hemen o bakışı ve ona uygun ifadeyi takınıverir..ne söylese ne yapsa o bakışı geçemez..
Kadın erkek ilişkileri hakkındaki yorumlarına bayılıyorum.Senin gibi bi ablam olsa keşke :)
Lütfen daha sık yaz
Bir gün anne olursan sen ne yaparsın Freudcuğum bir de öyle düşün.Benim oğlum 4 yaşında hiç olmadığım bir insana dönüştüm büyük konuşmamak lazım :))
Ben de 12 yaşında oğul annesiyim. Hiç böyle hislerim yok. Fazla da konuyu deşmeyeceğim ama neden durum böylesine anormal; bunu düşünen ve okumayı sevenler için şu siteyi tavsiye edeyim: www.psikoestetik.com
Ana-oğul düşkünlüğü neden ileri geliyor.Cevabı fazlası ile mevcut.Tüm makaleleri okuyun derim.
Al benden de o kadar, ben de hastane odasında tanışmıştım ex-imin annesiyle. O gün yaşadığım travma hala üzerimde, anne savar bir moda büründüm. Sanırım bu yüzden de evde kaldım :)Ama gel gör ki bu kadar söylenmeme, erkek annelerinden uzak durma ve hatta nefret etmeye kadar varan hislerime rağmen bir gün erkek annesi olabilirsem, ben de kesin nefret ettiğimiz anneler gibi olurum. Acı ama gerçek :)
Al benden de o kadar, ben de hastane odasında tanışmıştım ex-imin annesiyle. O gün yaşadığım travma hala üzerimde, anne savar bir moda büründüm. Sanırım bu yüzden de evde kaldım :)Ama gel gör ki bu kadar söylenmeme, erkek annelerinden uzak durma ve hatta nefret etmeye kadar varan hislerime rağmen bir gün erkek annesi olabilirsem, ben de kesin nefret ettiğimiz anneler gibi olurum. Acı ama gerçek :)
Off oofff sadece anneleri mi. Bir de bunların ABLA (Görümce) versiyonu var ki. Nefret duygumun var olduğunu bana gösteren yegane sebep.
son cümle =)))
2 gündür depresyondaydım, sayenizde yüzüm güldü azıcık:) azıcık mı dedim shrek'in istanbul şubesi gb etrafta dolanıyorum şuan:D
Okurken gecenin bir yarısı kahkaha attım. Evin tek ve biricik oğlu olarak anne bakısı yaşamayan ender varlıklardanım. Keşke böyle bi annem olsaymış ama çok eğlenceliymiş.
http://bit.ly/cg8fEj >> "doğru adam doğru kaynana" diye yazmıştım ben de.. benim kaynana dünya tatlısı olduğundan ve şimdiye kadar baş edemeyeceğim dişli bir kaynana çıkmadığından bunları hissedemedim ama sevgilim için aynı şeyi söyleyemiycem onun kaynanası bildiğin terminatör ben geçinemiyorum karıyla elin oğlu nasıl geçinecek anlamış değilim.. görecez!
ana kuzusu erkekten daha korkuncu varsa ana kuzusu erkeğininin anasına ikinci bir kuzu olmaya çabalayan kız modelidir.Yarım saat önce arabada sevişir,kaynana geldi mi bakışları değişir,kalkır kadına kolonya tutar,en ipana gülüşlerle kahveler yapar,sevgilisinden çok sevgilisinin annesini arar.Özellikle çocuktan tekme yediği anlarda.
Pink Freud sen de İzmirliymişsin,seviyorum ya İzmirimin kızını.
yahu ben daha tanışmaya bile layık görülmeden boykot yedim.sevdiğini boktan yere kaybetmek nası bi acı var ya.sevmemeyi kafaya koyup da numaradan bir şans vermeye bile layık görmediler tanışmak için.
bende de var 14 yaşında bir oğul, aman kızlar bana sövmesin diye neler çekiyorum bilemezsiniz:) aman aradığını kendin bul, yemek yapmayı öğren... benim yemeklerimle karşılaştırmasın diye güzel yemek bile yapmıyorum çocuğa ha ha ha!!!
Genelde oğluşlarının üzerine çok düşen anneler, eşleri tarafından pek ilgi görmeyenler oluyor.
bi git ya anana sor ayakkabını :Pp
ahahaha yine çok güldüm ya valla bi eski sevgili, bi de sevgilinin annesi kadar tiksindiğim bi şey yok. hele "annemle arkadaş gibiyiz, her şeyi anlatırım ona." erkekleri terlikle dövülesi.
daha sık yaz, pink freud; yeminlen süperegomuzsuz =))))
formspring nooldu soracaktık daha
Sen ucuz kurtulmuşsun.. ,) Benim durum daha vahimdi.. ama yazını çok sevdim prenses!
pis köle :) anneler iyidir ama ya öyle deme :)
hahahah blogunu anca keşfedip yazını da anca gördüm ama sabah sabah anneme de okuyup yarıldım burda... yahu o da gizli forvet bi kaynanadır hani :)))
güzel olmuş
Yorum Gönderme